Ay nasılsınız , aylar oldu buraya uğramayalı ama daha yeni kendime geldim ve inanın daha bugün bilgisayarı açtım.
Bodoslama gireyim konuya ben evlendim ve Ankara'ya yerleştim yaklaşık olarak geleli 1 ay oluyor , bu 1 ay içerisinde 3 kere de İstanbul'a gittim .İşten de istifa ettim.
İş yerinden , arkadaşlarımdan , ailemden , Sarıyer'den ve tabi en zoru Efki'den ayrılmak çok zor geldi. Ve hatta ilk bir kaç gün " Ben galiba burada yapamayacağım " diye ağladığım anlar oldu. Ya da Efki'nin kılları aniden herhangi bir eşyanın içinde çıkınca hıçkırmaya başladığım zamanlar .
Bir kere Minoshka ile buluştuk , o gün bir kendime güvenim geldi , iyi hissettim. Sonrasında da kendim ufak ufak sağa sola gitmeye başladım. Dün mesela telefon uygulamalarından birini açtım , kendi kendime sinemaya gittim. Büyülü Fener sinemasına , ay çok sevdim. Bilette çok ucuzdu , salonda güzeldi , film de fena değildi o kadar mutlu çıktım ki salondan anlatamam.
Ankara'da en çok şaşırdığım şeylerden biri her şey İstanbul'a göre daha ucuz. Bir yere gidip yemek yemek , 2 kadeh bir şeyler içmek mesela her defasında beni ve müstakbel kocamı çok şaşırtıyor . Trafik denilen lanet şey İstanbul ile çok farklı en yoğun trafik 20 dakika sonra yok oluyor. İnsanlar daha rahat , marketlerde 2 kere gereksiz gerginlik yarattım , sonra ben o kadar gergin bir şekilde aldıklarımı çantaya koyuyorum , insanlar benden gerilmeye başladı. Ben İstanbul'da arkamdan biri " Hanımefendi biraz çabuk olur musunuz ?" tepkisi almamak için ultra hızlı davranmayı öğrenmiştim , burada gerek duymuyorum. İstanbul'a ilk bayramda gittim ( yarın yine gidiyorum) , havasına çok alışmışım gittiğimizde ikimizde sinir krizi geçirdik. Ve sakinliğe alışmışız , bir kahve için kuyruğa girmemeye bu kadar kısa sürede alışmışım. Bazı şeyler zor geldi.
Kısacık Ankara yaşantım özeti bunlar . bunun dışında evin bir odasını ufak bir spor odası haline getirdik , aylardır spor yapamıyordum , o kadar iyi geldi ki . Hemen hemen her gün uyanıp kendimi minik spor salonumda buluyorum , salon dediğim de şu ;
Kitap okuyorum bol bol , hepsinden tek tek bahsetmeyeyim ama en sevdiğim İsmail Güzelsoy - İyi Yolculuklar oldu. Tavsiye ederim.
The Handmaid's Tale 'in yeni sezonunu izledim , 11. bölümde evin içinde sevinç çığlıkları atıyordum , hemen hemen her bölümde de mutlaka bir yerlerde ağladım. Bir de kocam olacak adam , kaybettiğimiz bir iddia sonucunda bana Marvel filmlerinin hepsini kronolojik olarak izlettiriyor , seven var mı bilmiyorum ama ne kadar berbat filmler Allah'ım . 22 film varmış sanırım ve daha 3 tane izledim. Dayanmak çok zor.
Durum bunlardan ibaret , artık gurbetteyim. Ankara'da olanlar ses etsin bari.
Öperim .
22 Ağustos 2019 Perşembe
1 Nisan 2019 Pazartesi
İSTANBUL
Uzun , zor , ağır günler geçiyor gözümün önünde , her telefon çalışı kalp burkan , ruh yoran haberler veriyor.
Lakin selam vermek ve içimden , dilimden geçen şarkıyı paylaşmak istedim.
Cânım Vedat Türkali ne güzel yazmış dizeleri , sanki bugün için ;
Hepinizi öperim.
Lakin selam vermek ve içimden , dilimden geçen şarkıyı paylaşmak istedim.
Cânım Vedat Türkali ne güzel yazmış dizeleri , sanki bugün için ;
Hepinizi öperim.
13 Mart 2019 Çarşamba
13.03.2019
Geldim.
Yine üstümde bir rehavet bir rehavet sormayın gitsin. Ne yapacaksam ertelemeler , depresyonlar falan. Gelip yazayım belki iyi gelir dedim.
Aile ziyaretleri , ev toplamaları , okunulan bir kaç kitap ve yaklaşık 30 küsur bölüm dizi .
İlk önce kitaplardan bahsedeyim, Nermin Yıldırım'ın - Misafir kitabını bitirdim baş köşeyi ona ayırdım. Çünkü beni yine şaşırtmadı , çok çok çok beğendim. Yerden yere attı beni kitap. Tüm külliyatını okumuştum Nermin Yıldırım'ın ve hiç bir kitabı birbirinden ayıramam. Akıl hastanesinde kendisini arayan bir kadının öyküsü.
Bir de Hatice Meryem'in - Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun kitabı ile Aslı Tohumcu'nun Taş Uykusu kitaplarını bitirdim.
Taş Uykusu roman olsa da , bana göre öykülerden oluşuyor , gayet gerçekçi karakterlerle oluşturulmuş öyküler vardı içinde . Yazdığı her karakteri tanıyor ve her gün otobüste görüyor gibiydim.
Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun kitabı da , bazı yerlerinde güldüm , bazı yerlerinde ise gözlerim doldu.
Bunlarında dışında da Outlander denilen dizinin içine düştüm. Öyle ki çıkamıyorum . Başladığımdan beri , aklım fikrim İskoçya'da . Diziye kaç zamandır başlamak isterdim , lakin hep ilk bölümde uyuyakalırdım , bu sefer ilk bölümü atladım. Sonra da işin içinden çıkamadım. Çok ama çok sevdim. Hatta bittikten sonra ne yapacağımı kara kara düşünmeye başladım .
Yok ezan sesi , yok fahişelik , yok çiçekler ,indirimli kozmetikler , tektaşlar içinde bir kadınlar gününü yine atlattık. Yine bugün hakkında konuşan erkekler , ne yapmamız , nasıl davranmamız gerektiğine dair bir sürü akıl veren gereksiz insanlar. Sürekli ama sürekli örnek kadın modelleri , " Başarılı iş kadını değilseniz kutlayamazsınız " ," çocuklar evi dağıtabilir , aynı anda kocam kahvaltı isteyebilir ama ben suratımda sürekli gülümsemem eksik olmadığı için en çok ben hakediyorum kadınlar gününü " temalı reklamlar. Bir de ben henüz çok kutlama gerektirecek bir durumda olduğumuzu düşünmüyorum. Elbette 8 Mart'ta yan yana durup , birbirimizin elini tutmalıyız ama şu kutlama tavrından nefret ediyorum. Hadi yine bunlar iyi peki ya paragrafın başındaki ezan sesini kestiler lafı nedir Allah Aşkına ? Neyse yine sinirim tepeme çıktı.
Siz ne yapıyorsunuz , iyi misiniz ?
26 Şubat 2019 Salı
Mim Mim Mim
Günlerdir yazacak bir şey bulamıyorum , okuduğum kitaplar izlediğim filmler var ama çok elim gitmedi onları yazmaya , bir şey yorumlayacak halim yok. Ya bu ara buraya her geldiğimde söyleniyorum ama ben böyle biri değilim. Sadece biraz yoğun ve az buçuk sıkıntılı şeyler var , baş edebildiğim de var , baş edemeyip akışa bırakıp çaresizlikle beklediklerim de.
Ne yapsam , ne yazsam bilemediğim anda Sevgili Zihnin'in mimini gördüm yapayım dedim. Biraz kafam dağılır , biraz da buralar boş kalmaz dedim.
Bilgisayarının üstündeki masaüstü görüntün ne?
Şu anda iş yerinde olduğum için buradaki bilgisayarımın görüntüsünü ekliyorum. O da şu şekilde ;
Dağınıklığa ve karışıklığa asla tahammülüm yok. Her şey yerli yerinde olmalı. Karışık bilgisayar masaüstleri başıma ağrılar sokuyor.
Google'da aradığın en son şey ne?
Cumartesi günü için hava durumuna baktım.
Mesajlaştığın veya konuştuğun son insan kim?
Sevgilim
Tiyatroya en son ne zaman gittin?
Sinemaya en son ne zaman gittin?
Sinemaya en son 16 Şubat'ta The Favorite'yi izledim.
Hangi diziyi herkes izlemeli?
Bence kesinlikle The Handmaid's Tale . Döne döne izlenmeli.
En son ne tür müzik dinledin?
Valla yukarıdaki soruyu yazınca aklıma geldi.Ve şu şarkıyı açtım
Seni en çok ne çıldırtır?
Valla tek bir şey söylemem , cinsiyetçilik , cahillik ya bir de bu aralar , konuşurken sürekli araya İngilizce sıkıştıran kişiler . Hayır Türkçe'de karşılığı olmasa anlarım da , " Telefon ettim , telefonla konuştum " demek yerine , neden " call yaptım öyle comment verdi " diyorsun arkadaşım.
Ne zaman uyanırsın?
İnternetteki ilk adın neydi?
Mino
Favori Emojin nedir?
Gülen surat.
Kedi mi Köpek mi?
Kendimi bildim bileli ; köpek.
Kuzey mi güney mi?
Soğuk ,saklı ve temiz . Tabi ki; Kuzey
Kafanda genel olarak ne olur?
Bu aralar babaannem
Komedi mi dram mı?
Bu soruları cevaplamadan önce ne yapıyordum?
Çalışıyordum , ara verdim o arada da soruları gördüm .
Yıl içindeki en favori günün hangisi?
Her zaman Cuma
Bu soruları cevapladıktan sonra ne yapacaksın?
İstanbul ile ilgili en sevdiğin şey?
Deniz , Yeniköy , Adalar.
Aklıma babaannem geldikçe , çok bencil davranıyorum. Sadece kendimi düşünüyorum.
Hepinizi öperim .
14 Şubat 2019 Perşembe
Domates - Biber - Patlıcan
Çocuklara Barış Manço dinletmenin hayal gücünü geliştireceğini savunur annem. Ben çok Barış Manço dinlemedim sanırım , zaten hayal gücü konusunda da ülkem beni ziyadesiyle besledi.
Bugün Barış Manço ile giriş yaptım ama iyi şeyler , iyi insanlar yok kafamda. Olabildiğine bok gibiyim.
Şu milletin 4 liraya domates almak için kuyruklara girdiği yerler hakkında konuşayım dedim. Ama zaten 4 Lira ve Domates kelimeleri yanyana olunca konuşacak bir şey kalmıyor. 4 Liraya domates pahalı arkadaşlar gerçekten pahalı sevinmenin anlamı yok . Yeni bir hayat , yeni bir ev kurmaya çalışıyorum , sürekli hesap yapıyorum ama sürekli. İstekleri ve beklentileri en minimalde olan biriyim ben , kaç ay taksit ödeyeceğimi hesaplıyorum Allah belanızı versin.
Sabah şu yazıyı yollamış sevgilim , benim sevgililer günümü böyle kutluyor sabah sabah sinirim iyice tepeme çıktı . Haberde bahsi geçen kadının ve onun gölgesinde olan tüm kadınların faillerinin bulunmaması , tüm bu faillere lanet eden adamların ,kadınları böyle sınıflandırıyor oluşu canımı aşırı derecede sıkıyor.
Kafam dağılsın diye kitap okumaya ve spor yapmaya çalıştım bu aralar. Kemal Varol'un - Aşıklar Bayramı ve Aslı Tohumcu'nun Abis kitabını bitirdim.
Aşıklar Bayramı , Kemal Varol'un Ucunda Ölüm Var kitabında bahsedilen Heves Ali ve oğlunun hesaplaşma hikayesi . Baba - oğul , baba- evlat hesaplaşmaları biraz acıklı geliyor bana. Kendi babamla hesabım bitmemiş onu anladım. Ağır geldi hem de çok ağır geldi bana . O kadar iyi anladım ki yazarı , anlamamış olmayı dilerdim. Kitabı " ismindeki harf için..." diye imzalamıştı Kemal Varol , " Kitabı okuyunca anlarsın " demişti. Bunu da anlamamış olmayı dilerdim.
İşe gelip Queen falan açtım , gaza geleyim , düzelecek her şey , sakin ol diye kendimi kandırayım dedim. Şu Çorum'da kolonilerde kayıp olan köpek içimi parçaladı. Sabahtan beri bakıyorum bulamıyorlar çocuğu. Orada korkudan ağlayan hali gözümün önüne geldikçe gözlerim doluyor , başımdaki ağrı daha da artıyor.
Bizimkide geçen tabaktan bir kalıp rokfor peyniri aşırdı. Hepsini kaşla göz arası yuttu. Probiyotik falan verdik , o kadar küflü peynirden alerjisi çıkar diye , şimdilik bir şey yok. Annem sandalyeye oturmasını istiyor , yemek yerken rahat etsin diye , biraz başardı , sabah yolladı şu fotoğrafı.
Oradan çıkan o dil bütün derdimi unutturuyor , KURBAN OLURUM LAN. !!!!
Ay kusura bakmayın çemkirdim , içinizi kararttım geri gidiyorum.
Hepinizi öperim.
Bugün Barış Manço ile giriş yaptım ama iyi şeyler , iyi insanlar yok kafamda. Olabildiğine bok gibiyim.
Şu milletin 4 liraya domates almak için kuyruklara girdiği yerler hakkında konuşayım dedim. Ama zaten 4 Lira ve Domates kelimeleri yanyana olunca konuşacak bir şey kalmıyor. 4 Liraya domates pahalı arkadaşlar gerçekten pahalı sevinmenin anlamı yok . Yeni bir hayat , yeni bir ev kurmaya çalışıyorum , sürekli hesap yapıyorum ama sürekli. İstekleri ve beklentileri en minimalde olan biriyim ben , kaç ay taksit ödeyeceğimi hesaplıyorum Allah belanızı versin.
Sabah şu yazıyı yollamış sevgilim , benim sevgililer günümü böyle kutluyor sabah sabah sinirim iyice tepeme çıktı . Haberde bahsi geçen kadının ve onun gölgesinde olan tüm kadınların faillerinin bulunmaması , tüm bu faillere lanet eden adamların ,kadınları böyle sınıflandırıyor oluşu canımı aşırı derecede sıkıyor.
Kafam dağılsın diye kitap okumaya ve spor yapmaya çalıştım bu aralar. Kemal Varol'un - Aşıklar Bayramı ve Aslı Tohumcu'nun Abis kitabını bitirdim.
Aşıklar Bayramı , Kemal Varol'un Ucunda Ölüm Var kitabında bahsedilen Heves Ali ve oğlunun hesaplaşma hikayesi . Baba - oğul , baba- evlat hesaplaşmaları biraz acıklı geliyor bana. Kendi babamla hesabım bitmemiş onu anladım. Ağır geldi hem de çok ağır geldi bana . O kadar iyi anladım ki yazarı , anlamamış olmayı dilerdim. Kitabı " ismindeki harf için..." diye imzalamıştı Kemal Varol , " Kitabı okuyunca anlarsın " demişti. Bunu da anlamamış olmayı dilerdim.
İşe gelip Queen falan açtım , gaza geleyim , düzelecek her şey , sakin ol diye kendimi kandırayım dedim. Şu Çorum'da kolonilerde kayıp olan köpek içimi parçaladı. Sabahtan beri bakıyorum bulamıyorlar çocuğu. Orada korkudan ağlayan hali gözümün önüne geldikçe gözlerim doluyor , başımdaki ağrı daha da artıyor.
Bizimkide geçen tabaktan bir kalıp rokfor peyniri aşırdı. Hepsini kaşla göz arası yuttu. Probiyotik falan verdik , o kadar küflü peynirden alerjisi çıkar diye , şimdilik bir şey yok. Annem sandalyeye oturmasını istiyor , yemek yerken rahat etsin diye , biraz başardı , sabah yolladı şu fotoğrafı.
Oradan çıkan o dil bütün derdimi unutturuyor , KURBAN OLURUM LAN. !!!!
Ay kusura bakmayın çemkirdim , içinizi kararttım geri gidiyorum.
Hepinizi öperim.
5 Şubat 2019 Salı
05.02.2019
Biraz söylenmek için başladım aslında yazıya ama , yulaf vem muz yiyince enerjim yerine geldi . Daha az söylenmeye karar verdim ben de .
Söylenme nedenim şu ; ÇOK YORGUNUM. Hem beden olarak , hem mental olarak.
Beden olarak yorgunluğumu atmak için spor yapıyorum ( spora geri döndüm ) , vitamin takviyesi falan alıyorum ama mental yorgunluk için yapacak bir şey yok.
Kendime not: eğer bir gün köpek annesi dışında bir anne olmayı düşünürsen, çocuğun asla bana ait bir şey olmadığını , kendi hayatı , düşünceleri istekleri olduğunu unutma. Onun için kurduğun hayalleri , o kendi hayalini kurmaya başladığında bırak en azından.
Kendime not kısmından da anladığınız üzere , boşanmış bir anne - babaya sahibim ve şu evlilik sürecinde her ikisini de ayrı ayrı idare etmek zorundayım. Her olmasını istemediğim şeyi , ikisine de ayrı ayrı anlatıyorum , ikisini de ikna etme yöntemim ayrı , ve bazen ikisinden biri ikna olmayabiliyor . Bu da kafamı çok yoruyor.
Sezgin Abi'nin son kitabını bitirdim.Çok sevdim ama çok sevdim. Çok şaşırttı beni bu sefer . Her kitabında tanıdık gelirdi cümleleri anlatımı , ama bu sefer değişikti . Ne güzel anlattım demi kitabı ; Değişik . Tövbe ya . Şöyle özetleyeyim ; Adem ve Azazil Cennet'ten sürüldükten sonra , Cennet'in halini anlatıyor. Kibri , isyanı ve üzülmemeyi . Üzülme diyor yine. Ben kitabı bitirirken yine geldi Cancağzım İstanbul'a . Bu sefer Volkan'ı da götürdüm.
Ondan bir gün önce de , çok sevdiğim Kemal Varol taaa Diyarbakır'dan kalktı geldi. Son kitabı Aşıklar Bayramı'nın imza günü vardı . Çok güzel muhabbet ettik. Hem Kemal Varol'un , hem de benim çok şaşırdığım bir şeyi anlatayım. "Son kitabı okudun mu" diye sordu. ? Henüz okumadığımı söyledim. Akabinde ismimi sordu. “ Aylin “ dedim . “ aaa son kitabımdaki karakterin adı : Aylın “ dedi . İ harfi olmadan. Biraz konuştuk , muhabbet ettik, sonra “ Nerelisin ?” dedi. “ Kars” dedim. Daha çok şaşırdı. Hikaye Kars’ta geçiyormuş. Ve bu kitapta ilk verdiği imzaymış benim imzam. Kendi de çok tuhaf oldu , ben de . Neyse kitabımı imzalattım , okumaya başladım ve o kadar tanıdık duygular vardı ki. Hemen okumak istemedim. Ertelediğim , kafamın arkasında attığım bir baba- evlat hesaplaşmasını tokat gibi çarptı yüzüme . Tüm kitaplarını , istinasız çok beğenerek okudum ben zaten. Özellikle Ucunda Ölüm Var benim başucu kitaplarımdan biri. Ama Aşıklar Bayramı da o kadar beğeneceğim galiba.
Söylenme nedenim şu ; ÇOK YORGUNUM. Hem beden olarak , hem mental olarak.
Beden olarak yorgunluğumu atmak için spor yapıyorum ( spora geri döndüm ) , vitamin takviyesi falan alıyorum ama mental yorgunluk için yapacak bir şey yok.
Kendime not: eğer bir gün köpek annesi dışında bir anne olmayı düşünürsen, çocuğun asla bana ait bir şey olmadığını , kendi hayatı , düşünceleri istekleri olduğunu unutma. Onun için kurduğun hayalleri , o kendi hayalini kurmaya başladığında bırak en azından.
Kendime not kısmından da anladığınız üzere , boşanmış bir anne - babaya sahibim ve şu evlilik sürecinde her ikisini de ayrı ayrı idare etmek zorundayım. Her olmasını istemediğim şeyi , ikisine de ayrı ayrı anlatıyorum , ikisini de ikna etme yöntemim ayrı , ve bazen ikisinden biri ikna olmayabiliyor . Bu da kafamı çok yoruyor.
Sezgin Abi'nin son kitabını bitirdim.Çok sevdim ama çok sevdim. Çok şaşırttı beni bu sefer . Her kitabında tanıdık gelirdi cümleleri anlatımı , ama bu sefer değişikti . Ne güzel anlattım demi kitabı ; Değişik . Tövbe ya . Şöyle özetleyeyim ; Adem ve Azazil Cennet'ten sürüldükten sonra , Cennet'in halini anlatıyor. Kibri , isyanı ve üzülmemeyi . Üzülme diyor yine. Ben kitabı bitirirken yine geldi Cancağzım İstanbul'a . Bu sefer Volkan'ı da götürdüm.
Ondan bir gün önce de , çok sevdiğim Kemal Varol taaa Diyarbakır'dan kalktı geldi. Son kitabı Aşıklar Bayramı'nın imza günü vardı . Çok güzel muhabbet ettik. Hem Kemal Varol'un , hem de benim çok şaşırdığım bir şeyi anlatayım. "Son kitabı okudun mu" diye sordu. ? Henüz okumadığımı söyledim. Akabinde ismimi sordu. “ Aylin “ dedim . “ aaa son kitabımdaki karakterin adı : Aylın “ dedi . İ harfi olmadan. Biraz konuştuk , muhabbet ettik, sonra “ Nerelisin ?” dedi. “ Kars” dedim. Daha çok şaşırdı. Hikaye Kars’ta geçiyormuş. Ve bu kitapta ilk verdiği imzaymış benim imzam. Kendi de çok tuhaf oldu , ben de . Neyse kitabımı imzalattım , okumaya başladım ve o kadar tanıdık duygular vardı ki. Hemen okumak istemedim. Ertelediğim , kafamın arkasında attığım bir baba- evlat hesaplaşmasını tokat gibi çarptı yüzüme . Tüm kitaplarını , istinasız çok beğenerek okudum ben zaten. Özellikle Ucunda Ölüm Var benim başucu kitaplarımdan biri. Ama Aşıklar Bayramı da o kadar beğeneceğim galiba.
Ne kadar kendimi kitaplara , spora versem de , şu anda içinde
bulunduğum durumdan beynimi alamıyorum. Evlilik müessesine karşı değilim ,
herkesin kendi kararı. Ama şu aile ,formalite , ucu bucağı olmayan akrabalar
yemin ederim çok saçma. İstemediğim her şeyi – AMA LAZIMMMMMM !!!!- diye önüme çıkarmaları. Şu anda tek istediğim
, her şeyi bitip bir an önce Ayvalık’a gidip , kendimi sahile atmak , başka hiçbir
derdim yok.
Yazıyı yazdıktan sonra yayınlayamadım , o arada da şu evlilik kısmının ilk kısmını hallettik. Sorunsuz , sıkıntısız , bol şaraplı eğlenceli bir geceydi. Bu da o günün en güzel fotoğrafı oldu.
Hepinizi öpüyorum .
Hepinizi öpüyorum .
15 Ocak 2019 Salı
15.01.2019
Kaç gündür hatta kaç haftadır Volkan’ı elinden tuttuğum gibi
aileye takdim ediyorum . Öyle çok resmi şeyler olmuyor , işte alkol eşliğinde
yapılan sofralar falan.Şu süreci bir an önce bitirmek istiyorum , çok yorucu. Keşke
tüm bu tantanayı , alışverişi , talepleri başka biri yapsa , ben de tatlıcı
yerine yine tiyatroya gitsem . 1 aydır tek oyun izlemedim. Doğru dürüst sinema
falan da yok , işte dizi falan izlemeye çalışıyorum , Ocak 15 oldu daha tek
kitap okudum.
Bari okuduğum kitabı yazayım , İsmail Güzelsoy – Rukas.
Banknot üçlemesinin , 2. Kitabı ( İlk kitap ; Sincap ) Kağıt parayı elinde
tutarak onun hikayesini çözen Salih , ve Salih’in emanetinin peşine düşen
Rukas. Rukas’ın bir hikayesi var zaten , ama Salih’in hikayesini tüm bir mahalle
halkı anlatıyor. Hangisi gerçek siz karar veriyorsunuz .Sincap kitabından daha
çok sevdim bunu.
İsmail Güzelsoy , Iğdır’lı ve Azeri . Okuduğum diğer
kitapları genelde , Iğdır ve Kars yöresinde geçiyor , benim büyüdüğüm
topraklarda , bol kar kıyamet içinde . Bu seferde yaklaşık olarak 16 yıldır
yaşadığım Sarıyer ve çevresini anlatmış. Kitapları her okuduğumda bildiğim
yerler olduğundan , kitabı kafamda canlandırdığımda daha çok eğleniyorum.
Şu Neflix’teki Perfume dizisini bitirdim. Hikaye güzeldi ,
ama aşırı durgun , durağan, sanırsın Nuri Bilge filmi. Hiç şikayet edemem , ben
sevdim ama sevmeyenler olabilir.
Ay bu kadar sıkıcı günlerin içinde cancağzım geldi İstanbul’a
. Yeni kitabı Kırmızı Kedi yayınlarından çıktı ; Nefha . Henüz okumadım , çok özlemişim hemen okuyup
bitirmek istemiyorum. Beşiktaş’ta Minoa
diye bir cafe . Yine Sezgin Abi sayesinde tanıdığım Can Anar’ın mekanı. Hem yeni
basımlar , hem eski kitaplar satılıyor aynı zamanda ufak bir cafe . Çok keyifli
bir yer valla . Fiyatları da çok uygun. Üst katında söyleşi yapmak için bir yer
var . Ağzına kadar doldu taştı. Sanatçılar , oyuncular , gazeteciler falan
gelmişti. Benim Sezgin Abi sayesinde tanıdığım ufak bir arkadaş grubum var ,
onları görmekte iyi geldi. Ankara’da kendisine sık sık gelip , evde yaşayan 14
çocuğu seveceğimi söyledim , pek bir sevindi yada sevinmiş gibi yaptı
bilemiyorum.
Ayh böyle işte. Başka bir şey yapmadım.
İyi misiniz ?
11 Ocak 2019 Cuma
Diziler - Filmler
Geçenlerde şu filmi izledim . Project Lazarus orijinal adı
ama çevirirken Diriliş Projesi olarak çevrilmiş. Beyninde olan bir kanserden
dolayı çok az vakti kaldığını öğrenen bir adam , tam ölmeye hazırlanırken
kendini 70 yıl sonra uyanmak üzere bir projeye veriyor. Hem 70 yıl
sonra uyandığındaki yaşamı anlatıyor, hem de buna nasıl karar verdiğini. Arada
kalma hissi sanırım filmde anlatılan , ama beni sanırım en çok hiçbir şeyin
bizim kontrolümüzde olmadığı duygusu yakaladı. Devasa efektler olmadan bilim –
kurgu film olabiliyormuş. Sevdim , fena değildi.
Bir yerlerden önerisine denk geldiğim Madame filmi vardı.
Hizmetçi filmi , bir akşam masada 13 misafir olmasın aman uğursuzluk getirir
diye , evin hizmetçisi 14. Misafir olarak masaya oturur. Ve olaylar gelişir.
Sanırım sınıf farkından dem vurmak istemiş , ama ben bu fikri anlamak için
zorladım kendimi. Çok sevmedim açıkçası izlenmese bile olur .
Netflix’te , You diye bir dizi vardı onu bitirdim bir de .
Ay çok sevdim bunu ama . Aynı isimli bir kitapta varmış. Kitapçıda çalışan bir
oğlan var , bir gün kızımız kitap almaya girdiğinde çocuk bu sarışın ve havalı
kıza aşık olur. Stalklama nedir ? Nasıl yapılır ? Bu soruların hakkıyla
cevabını vererek ,kızımızın hayatına dahil oluyor . Karakterler bence
gerçekçiydi , gerilimi de dozundaydı. 10 bölüm sanırım hiç sıkılmadım izlerken
. 2. Sezon devam eder mi bilmiyorum ama ilk sezonu için yorumum ; olmuş bu. Bu
da fragmanı , bence şans verilebilir.
Sonra da ; Perfume dizisine başladım. Yine bir gizem , bir
cinayet , karanlık puslu bir yer .Ay nasıl seviyorum böyle şeyleri .Henüz 3
bölüm izledim ama sanırım şu gizem , cinayet dizilerine en çok Almanca
yakışıyor. Onlar öyle gergin gergin konuştukça , “ tamam çözmeyin boşverin”
diyesim geliyor . Liseden beri arkadaş olan 6 kişinin , biri ter bezleri
oyulmuş ve saçları kesilmiş bir vaziyette evinin havuzunda ölü bulunur. Sonra da çarpık ilişkiler kurbanı dedektif kızımız ve savcımız bu cinayeti araştırır.
Varsa böyle dizi – film önerileri söylesenize .
Öpüyorum .
10 Ocak 2019 Perşembe
Minimalizim
Geçen sene merak ettiğim , okuduğum araştırdığım bir trend
var : Minimalizm. Aslında trend demek ne kadar doğru bilmiyorum ama ben
araştırmaya başladıktan sonra etrafta bununla ilgili çok fazla şey gördüm , bu
akıma gönlünü kaptırmış insanlarla karşılaştım.
Ben de okudukça fark ettim ki , akım olduğunu duymadan ben
de aynı şeyleri yapıyormuşum. Bir eşyaya , bir ürüne ihtiyacım olmadan
almıyorum , aldığım ürünlerin sadece amacına hizmet etmesine dikkat ediyorum .
Örneğin ; bu aralar beyaz eşya baktığımdan dolayı oradan gideyim , çamaşır
makinesi mesela , piyasaya göre uygun fiyatlı bir tane buldum , 4 tane programı
var , deterjanını koyunca çamaşırı yıkıyor ve sıkıyor. Bunun fiyatının 3 katına
, +5 özellikli makinelerde var, o özelliklere baktığında asla ve asla
kullanmayacağım şeyler. Ve almak mantıklı gelmiyor , almıyorum.
Kıyafette , %100 pamuk olan ürünleri , ve yerli üretimleri
almaya çalışıyorum. Yine onları da ihtiyacım olmadan almıyorum. Kozmetik zaten
deli gibi kullandığım bir şey değil , bir saç köpüğü düzenli kullanırdım , ki
çok çok pahalı bence , temiz içerikli bir ürün almak istediğinizde fiyat
neredeyse bir mutfak alışverişi ile aynı paraya denk geliyor . Saçlarımı
kestirerek çözüm bulduğumu düşünüyorum. ,
Bazı şeylere para harcamak canımı sıkıyor , mesela saç
köpüğü , mesela kozmetik , mesela ev eşyaları. İstifçilik diye bir şey var bir
de , her şeyi fazla fazla almak ve kesinllikle ihtiyacın olmayan ürünü atmamak
gibi bir şey. Az buçuk istifçi sayılabilirim , çünkü Türkiye’de yaşıyorum , ve
her şeye her an zam gelebiliyor , sürekli kullanılan ve tüketilen ürünlerden
indirimde gördüğümde biraz fazla aldığım doğru ama ihtiyacımın kalmadığı ürünü elden
çıkarıyorum . Başka ihtiyaç sahibine veya kullanılmayacak durumdaysa geri
dönüşüm vb. yerlere gönderiyorum .
Gittiğim spor salonu tadilat yaptığı için 3 katına çıkardı
fiyatları , ve affedersiniz ama bok gibi bir salon oldu. Ben de evdeki spor
aletlerimle devam ediyorum , kaldı ki evde küçük bir spor salonum var. Sadece
yeni mata ihtiyacım var , neyse bu parçalanana kadar kullanmaya devam edeceğim.
Ay bir de mamalar var , iş yerimin önündeki çocuklar var ,
onlara düzenli mama alıp iş yerinde tutuyorum ve her gün öğlen buluşup hem mama
yiyoruz ,hem de oynaşıyoruz. Gören birkaç arkadaşım para yardımı yapmak
istediler , nazlanmadan kabul ettim . Böyle daha çok çocuğa mama aldım.
Ama kaldı ki bazı şeylere para harcarken de gözüme perde
iniyor , mesela kitaplar , ki artık çok pahalı ama yine de tutamıyorum kendimi.
Alıp okuyorum ama öyle kitaplığa dekor niyetine koymuyorum. Bu konuda
minimalist olamıyorum , mantığım orada çalışmıyor ( Bence çalışıyor ) Ve evet
kitaplarımı biriktiriyorum kimseye vermiyorum , henüz “elden çıkarmak istediğim
kitaplar listesi” yapacağım bir kitaplığım yok , belki olabilir ileride
bilmiyorum.
Mesela zam gelmesine rağmen tiyatro ve sinemaya para
veriyorum halen daha , ama mısıra vermiyorum. ( O parayla , patlamamış mısır
alıp , 6 ay boyunca mısır patlağı yiyebilirim ben , yaşasın küçük hesaplar ! )
Ne zaman protesto edip , gitmiyorum oyuna falan moduna girerim bilmiyorum. Ama
benim hayattaki en büyük zevkim.
Şimdi 2019 hazır yeni başlamışken , hayatımdan gereksiz ne
çıkarabilirim diye düşünüyorum. ( Kitaplarım olmaz , asla olmaz dokunamam kitaplarıma
)
Neyse çok uzattım ,neden yazdım , yazıyı nereye bağlayacağım
onu da bilmiyorum . Sadece sabah Minimalist olmaya karar vermiş biri kitaplarını
bağışlıyordu onu görünce sanırım gaza geldim . Mİnimalist olmak kitaplardan
başlamıyor , hayatına sen nasıl ve ne kadar uygularsan oradan başlıyor demek
istedim .
Öperim hepinizi.
2 Ocak 2019 Çarşamba
Yıl Dökümü
Bir ton şey yazmayı planlamıştım ama araya hep bir yoğunluk girdi ve yapamadım , kısmet 2018 değerlendirmesi yaparken yazmakmış .
2017 yılından güzel bir zor , engebeli ama yine de güzel geçmişti , Kendisiyle ilişkimiz fena değildi.2018 yılına da 2017'yi aratmasın diye beklemiştim.
Ama 2018 beklediğimden iyi geldi. İlaç gibi geldi hatta . Arada sıkıntılar , vefatlar , ameliyatlar oldu ama yine de sevdim kendisini.
Öncellikle 2018 yılında yaşadığım en güzel şey , aşık oldum . :) Gerçekten hiç beklemediğim bir anda oldu. Hani umudumu kaybetmiştim falan değil , bunun umut edilecek bir şey olmadığını düşünüyordum, bir anda oldu.
Toplam 50 kitap okumuşum. Çok iyi bir rakam değil Ama iş hengamesi içinde ancak bu kadar oldu. En sevdiklerim ; Margaret Atwood - Kör Suikastçi , İsmail Güzelsoy - Değmez , ve Ayfer Tunç- Aşıklar Delidir oldu.
En sevdiğim dizi , The Handmaid's Tale ve Mad Men oldu , sanırım Elizabeth Moss kaynaklı bir torpil geçiyorum.
Bu sene tek festival filmine gidemedim , sinema anlamında da güzel filmler izledim ama eski olmasına rağmen en sevdiklerim ; Jagten ve Split oldu .
Hayatımın en güzel tatilini bu sene yaşadım.
Ehliyet aldım , az az , yarım yamalak araba kullanmaya başladım.
Gebeş gebeş yattım yılın çoğu kısmında , spor yapmaya üşendim . Tam bir gayret " yaparım artık" dedim , hızımı aldım gayet iyi durumdayken de ameliyat oldum , gebeş gebeş yatma kısmını halen daha devam ettiriyorum. Zaten bir kaç ay içinde de Ankara'ya taşınacağım içinde yeni bir spor salonuna gerek duymuyorum.
En çok seçim gecesi üzüldüm yalan yok.
Galiba hırsımı en çok bu sene yendim ben , zaten oldum olası çok hırslı biri sayılmam ama yaptığım her şey yarım yarım kaldı. Yine de bu his beni rahatsız etmedi. Yarım bıraktığım kitaplar , filmler , diziler oldu . Bazı yolculuklara çıkmayı sonraya bıraktım , evlenmeye çalıştım baktım daralıyorum 2019'a bıraktım.
2018 muhasebesi sanırım üstteki maddelere denk geliyor , yetişme , hızlanma paniğini bırakınca bir şeyler daha güzel oldu.
2019 için beklediğim hiç bir şey yok aslında şahsi olarak . Kendimden beklediğim ise kıçımı kaldırıp nikah işlemlerine başlamam lazım , kıçımı kaldırıp nakliye şirketi bulmam lazım ve bir de spor yapmam lazım. Biraz daha kitap okumam lazım. Daha fazla izlemem ve öğrenmem gerekiyor . Fakat elimden bu kadar geldiği için kendimi suçlu hissetmeyeceğim . Bunlar benim elimde olduğu için 2019'dan beklenti kısmına yazmam doğru olmaz.
Lakin 2019 yine hatırlamamız veya hatırladığımızda boğazımıza oturacak anılar bırakacak geride biliyorum. Yine de ; sokakta yaşayan , çöplerden mama karıştıran , kara gözlü , kara veya sarı tüylü çocuklara iyi davranılsın istiyorum. Barış , kadın şiddeti , çocuk istismarları gibi konular bile temenni olmaktan çıkıp , çözüm bulunması gereken şeyler kısmına giriyor bence.
E tabi bir de bu sene ve önümüzdeki 10 sene boyunca şu çocuk bana kuyruk sallamaya devam etsin istiyorum.
Hepinize iyi seneler
2017 yılından güzel bir zor , engebeli ama yine de güzel geçmişti , Kendisiyle ilişkimiz fena değildi.2018 yılına da 2017'yi aratmasın diye beklemiştim.
Ama 2018 beklediğimden iyi geldi. İlaç gibi geldi hatta . Arada sıkıntılar , vefatlar , ameliyatlar oldu ama yine de sevdim kendisini.
Öncellikle 2018 yılında yaşadığım en güzel şey , aşık oldum . :) Gerçekten hiç beklemediğim bir anda oldu. Hani umudumu kaybetmiştim falan değil , bunun umut edilecek bir şey olmadığını düşünüyordum, bir anda oldu.
Toplam 50 kitap okumuşum. Çok iyi bir rakam değil Ama iş hengamesi içinde ancak bu kadar oldu. En sevdiklerim ; Margaret Atwood - Kör Suikastçi , İsmail Güzelsoy - Değmez , ve Ayfer Tunç- Aşıklar Delidir oldu.
En sevdiğim dizi , The Handmaid's Tale ve Mad Men oldu , sanırım Elizabeth Moss kaynaklı bir torpil geçiyorum.
Bu sene tek festival filmine gidemedim , sinema anlamında da güzel filmler izledim ama eski olmasına rağmen en sevdiklerim ; Jagten ve Split oldu .
Hayatımın en güzel tatilini bu sene yaşadım.
Ehliyet aldım , az az , yarım yamalak araba kullanmaya başladım.
Gebeş gebeş yattım yılın çoğu kısmında , spor yapmaya üşendim . Tam bir gayret " yaparım artık" dedim , hızımı aldım gayet iyi durumdayken de ameliyat oldum , gebeş gebeş yatma kısmını halen daha devam ettiriyorum. Zaten bir kaç ay içinde de Ankara'ya taşınacağım içinde yeni bir spor salonuna gerek duymuyorum.
En çok seçim gecesi üzüldüm yalan yok.
Galiba hırsımı en çok bu sene yendim ben , zaten oldum olası çok hırslı biri sayılmam ama yaptığım her şey yarım yarım kaldı. Yine de bu his beni rahatsız etmedi. Yarım bıraktığım kitaplar , filmler , diziler oldu . Bazı yolculuklara çıkmayı sonraya bıraktım , evlenmeye çalıştım baktım daralıyorum 2019'a bıraktım.
2018 muhasebesi sanırım üstteki maddelere denk geliyor , yetişme , hızlanma paniğini bırakınca bir şeyler daha güzel oldu.
2019 için beklediğim hiç bir şey yok aslında şahsi olarak . Kendimden beklediğim ise kıçımı kaldırıp nikah işlemlerine başlamam lazım , kıçımı kaldırıp nakliye şirketi bulmam lazım ve bir de spor yapmam lazım. Biraz daha kitap okumam lazım. Daha fazla izlemem ve öğrenmem gerekiyor . Fakat elimden bu kadar geldiği için kendimi suçlu hissetmeyeceğim . Bunlar benim elimde olduğu için 2019'dan beklenti kısmına yazmam doğru olmaz.
Lakin 2019 yine hatırlamamız veya hatırladığımızda boğazımıza oturacak anılar bırakacak geride biliyorum. Yine de ; sokakta yaşayan , çöplerden mama karıştıran , kara gözlü , kara veya sarı tüylü çocuklara iyi davranılsın istiyorum. Barış , kadın şiddeti , çocuk istismarları gibi konular bile temenni olmaktan çıkıp , çözüm bulunması gereken şeyler kısmına giriyor bence.
E tabi bir de bu sene ve önümüzdeki 10 sene boyunca şu çocuk bana kuyruk sallamaya devam etsin istiyorum.
Hepinize iyi seneler
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)