22 Kasım 2016 Salı

TİYATRO- AKCİĞER

Acıların kadını sıfatımdan sıyrılıp , entellektüel kadını halime dönüşebilirim bence .

Dün akşam çok sevdiğim bir arkadaşımın bana hediye ettiği , Akciğer oyununa gittim.
Moda Sahnesinde .
Engin Hepileri ve Nergis Öztürk oynuyordu.
Biraz torpilli bir hediye olmuş , çünkü arkadaşım Engin Hepileri hastasıydı.

Neyse efendim , çocuk sahibi olmak isteyen bir çiftin hikayesi  vardı sahnede .
Çok ama çok başarılıydı . Nergis Öztürk hele hayranlıkla izledim. Ve kendimi o kadar çok gördüm ki anlatamam. O delirmeler , o hesap sormalar , o sorgulamalar tam benim tepkilerimdi yaptıkları .

Oyunda herhangi bir dekor yok , zaman yok , ve ara da verilmedi yaklaşık olarak 1.5 saat boyunca zamanı ve mekanı sizin hayal gücünüze bırakan bir oyun.

İlişkiler , doğanın durumu , Evlilik , çocuk sahibi olmak , aldatmak herşeyin ama herşeyin sorgulamasını yaşatıyor size. Gerçi ben mevcut sorgulamaların içine düşeli çok uzun zaman olduğundan , çok yadırgamadım ama yine de başka bakış açıları verdi.
Mutsuz ve umutsuzluğun içine boğulmadan , okuyarak , öğrenerek , bu bataklıktan kendilerini çıkarmaya çalışan iki insanın aslında birbirini kaybetmemek adına verdiği mücadeleden bahsediyor.


Tabi oyunun en güzel süprizi benim için , kapıda Mine Söğüt'ü görmem ve koca salonda benim yanıma oturması , başımı O'nun omzuna yaslamam ve çıkışta bana sıkı sıkı sarılması oldu.


21 Kasım 2016 Pazartesi

DÖKÜLENLER

Gözleri dolarak bana yalnızlığını anlattığı zaman elimi yanağına koyup "Burdayım" demek istedim.
Sonra da 1 hafta sonra dedi ki " Şirket kursam kadına karar verme yetkisi vermem"
Bunu dedi , gözümün içine baka baka hem de . Götümün ağzı
Sonrasında yanında geçirilen 1 saat daha ve sürekli esneyen ben.
İstemsiz olarak , dediği her şeye kup taktım , Yaptığı işi küçümsedim , yanında mecbur olarak kaldığımı ima ettim , çantamda doğum günü için aldığım hediyeyi vermedim.
Kaçarak ayrıldım yanından , sonra  da aramadım sormadım.
Yıllarca yurt dışında yaşa sonra da "Kadınlar " diye başlayan küçümseyen cümleler kur.
Ben buna izin vermem. Vermem.
Senin o beğenmediğin kadın bu ülkede , nelere karar veriyor biliyor musun ?
Bi abisi sokağın öbür ucunda , diğeri diğer ucunda , babası evde beklerken işten eve gelmeye çalışıyor. O işteki parasını ailesine veriyor.
Eğlenemiyor , eğleneni eve dönemiyor , giyinemiyor , giyineni tekme tokat dövülüyor.
Yöneticisi taciz ediyor , etmese bileğinin hakkı ile kazansa bile illa ki arkasında bir erkek olduğuna inanılıyor . Kendi parası varken , sana işini sorduğunda zengin koca arıyor oluyorsun.
Karakteri , yaşayışı , inanışı her ne olursa olsun , taktığın lakaplara bir bak.
Kaşar, Kezban.
Sende şimdi kalkmış ne diyorsun. Densiz.
Git aptal dizilere çalışmaya devam et o zaman. Bok Kafa.

Aaa bir de sen varsın çocukluk arkadaşım. Gelinlerin tatlı telaşını küçük gören dalga geçenim.
Ulan evlenmeyi nasıl hırs yaptığını ben biliyorum. Kendin bana söyledin , " Eski sevgilin evlenmiş diye , hırsımdan evleniyorum" dedin. Yahu kuzu inciği , arpa şehriye pilavının içine yarım saatte yerleştirip , nöbete gitmeden önce masaya " Evimin Direğine" diye not yazmadın mı ?
Şimdi kurdeleli sofrayı neden küçümsüyorsun. Bırak ne istiyorsa o boku yesin. Eleştirecek , küçümseyecek en son kişisin kızım sen . Daha geçen sene sevgili kocişinin soyunu devam ettirecek erkek çocuğu doğuramadın diye hayıflanmadın mı sen ?

Ay bayılacam yemin ederim.
Kadına mı anlatayım , erkeğe mi anlatayım derdimi.
Oğlum o boncuk gibi , köpek yavrusu gibi bakan herife aşık olmuştum ben ve adam bayılırdı profiterol yemeğe , öğrenip yapmıştım. Üstüne kurdele ,kuş boku falan kondurmadan da aynı tabaktan beraber yemiştik. Şimde sen de niye bana "Sen erkeğe hizmet etmeye bayılıyorsun " diyorsun. Aynı adam hastayken iki barkak çay verdim diye , 3. bardakta söylenip kalk kendin al demişliğim var. Ya da aynı adamın bana kahvaltı hazırlamışlığı , regl olduğum gün ped aldırmışlığım var.

Bunların içinde nefes almaktan bıktım ben. Nefes almaktan bıktım ben