27 Şubat 2018 Salı

9. HAFTA

Çelınçın 9 . haftasıda çocukluk anısı sorulmuş.

Ben hayatımı 3 yaşından beri tüm detayları ile hatırlayan biriyim. Bazen şans , bazen de lanet olarak yakamda duruyor bu özellik.

Ama yine de güzel , eğlenceli bir mutlu bir çocukluk geçirdim ben . Ergenliğimde ne olacaksa oldu .Onu da sessiz sakin geçirirdim , ama işte aile fertleri çok acımasız oluyor bazen .

Bir sürü eğlenceli , acıklı , komik hatıra var o yüzden hafızamda .  Ama en beynimin derinliklerine yerleşen ve ilk hatırladığım anım : Erkek kardeşimin doğumu. Annem ben 3 yaşında iken , bir sabah uyandı ve aniden sancısı başladı. Sonrası evin içindeki koşuşturma. Bağırmalar. Panik halleri. Çok tuvaletimi gelmişti, ve kimse benimle ilgilenmiyordu. Kendi kendime tuvalete gitmiştim ilk defa o gün. 1 saat sonra , korkarak annemin olduğu odaya gittiğimde , yaklaşık olarak 4 kiloluk bir kütle kıpkırmızı bir şekilde , babaanemin beyaz elbisesinin içinde duruyordu. Çok bir şey hissetmedim , öylece bakıyordum. Fakat sonra içeri dedem geldi , 3 yıllık hayatımda dedemin ilgisinin ilk defa benden başka bir yere kanalize olduğunu farkettiğim anda, kardeşime karşı ilk hissettiğim duygu ; Kıskançlık. Hem de öyle böyle değil. Sessiz ,sakin uysal bir çocukken kendimi bir anda yerlere atıp , böcek gibi kıvrıla kıvrıla bağırmaya başladım. Dedemin dehşetini halen daha hatırlarım , canım benim. Zamanla kıskançlık tabi geçti , ki burada dedemin davranışlarının etkisi büyük. Zaten O'nun dışında kim kimi sevsin umurumda olmazdı , dedem en çok beni sevecek.
Şimdi de 4 kilodan 95 kiloya dönüşen bir danacıkla beraberiz. Kendisi kardeşim , bazen sevgilim , bazen kız arkadaşım , bazen erkek arkadaşım ( ama her daim yakın arkadaşım ) . Ve hayatta ki ilk önceliğim. Dedemin de en güzel emaneti.

Bu arada ben de bu aralar , çok yoğun ve keyifli günler içerisindeyim. Neler okuyorum , izliyorum bir ara yazarım.

Çocukluğumun en güzel günler ile , öperim.

Bu da kardeşimle benim en çok sevdiğimiz şarkıdır :




22 Şubat 2018 Perşembe

Ölümlü Dünya

Bir tane filmi övüp kaçacağım arkadaşlar
Dün akşam izledim.
Şuursuzca , filmin 4. dakikasından son dakikasına kadar aralıksız güldüm.Öyle böyle bir gülme değil ama gözlerimden yaşlar akarak güldüm. Son 10 yıldır izlediğim , yerli veya yabancı hiç bir komedi filminde bu kadar gülmemiştim.

Allah aşkına gidin ve izleyin.

20 Şubat 2018 Salı

Profesör , Çelınç , Kitap , Profesör

Yine hızlı hızlı ve aynı yoğunlukta geçiyor günler. Direksiyon derslerine başladım , fena değilim bence. Gerçi kardeşim arabadan her indiğinde "içim , dışıma çıkıyor abla" diyor ama neyse. Bu konuyu tartışmak istemiyorum. 

Bu hafta genelde arkadaşlarla dışarıda geçti. Ondan ayrı kalan zamanda da bir kere sinemaya gittim , bir kitap bitirdim. Film Cebimdeki Yabancı. 
İtalyan versiyonu orijinal haliymiş . Ben izlememiştim. Gerçi bu halini de beğendim filmin. Sıkmayan , kendini izlettiren ve sorgulatan bir filmdi. Gittiğime pişman olmadım ama çok acıkmamış halde girdim , filmin ilk yarısında o humus ve perde pilavı için her şeyi yapabilirdim. 

Ehliyet sınavı , event falan derken 2 haftadır doğru dürüst kitap okumamış bünye , Run Gülüzar Run kitabını bir oturuşta bitirdi. Hepkitap yayınlarını az çok takip etmeye çalışıyorum . Ve çok beğeniyorum. Ayşegül Kocabıçak'ın Dilsiz Annelerin Sessiz Çocukları kitabı ,  bir kitap fuarı gezintimde Natobene sahibi tarafından elime tutuşturuldu. Çok severek okudum. ( itiraf ediyorum ben öykü çok beğenemem) Romanını da Hepkitap bültenlerinde görüp aldım. Gülüzar adlı küçük bir kızın günlüğünü okurken , aslında " küçük bir kız" iken bile kadın olmanın ağırlığını yaşamaya başlıyoruz onu fark ettim. Evet ben de küçük bir kız çocuğu iken , aynı soruları sorabildim. Ve bu soruları sormanın bir kız çocuğunun kalbinde nasıl bir ağırlık olabileceğini hissettim. Birazcık gugulladıktan sonra kitabın devamının geleceğini öğrendim. Çünkü Gülüzar gerçek bir kadın , ve hikayesi 17 yaşında bitiyor kitapta.





Tövbe....
Bunun dışında da kalan vaktimde La Casa Del Papel izledim. (Yine itiraf ediyorum , ismini vermek istemediğim benim gibi +30 yaş üzeri bir kız kardeşim ile geceleri LaProfesör gıybetleri yapıyoruz ) 
1. sezonu bitirdim ,2.sezonu varmıi ama Netflix değiştirip yayınlayacakmış. ( Profesör gıybetleri yaptığım kişi söyledi) Çok fazla beğenmeyen de var ama ben saniye sıkılmadan izledim. 


Şimdi gelelim 8. haftanın sorusuna , hayatıma etkileyen kitap. 
Aslında benim bu soruya cevap vermem güç. Ama bundan 4 sene önce sorsaydınız , tek cevabım vardı. Bir Gün Tek Başına. Dinlemeyi , inanmayı ve güvenmeyi öğretti bana. Günsel ise hayran olduğum ve tanıdığım en cesur kadındı. Bir Gün Tek Başına'yı tahttan indirmeden ben onun yanına Kün kitabını koydum. O dönem yaşadığım her şeye cevap oldu Kün. Sonrasında hayatıma Sezgin Abi girdi , sonra kitabın kapak tasarımını yapan Sarp. Ve ikisi de hayatımın en zor , ve en mutlu günlerinde yanımda oldu. 
E tabi bunun yanında okumaya devam ediyorum , ve her kitap bir şey öğretiyor. Her okuduğum kitap bir şey katıyor. Mesela 1,5 sene önce Ucunda Ölüm Var diye bir kitap okumuştum. Kitabın her sayfası ağlattı desem yeridir. Ve geçen aya kadar başucumda duruyordu. Ok gibi Kemal Varol'un kelimeleri. 

8.Haftayı bitirmenin haklı gururunu yaşarken , sizleri gözlerimden kalpler fışkırtan La Casa Del Papel sahnesi ile bırakayım. ( Bir daha diziden bahsedersem , okumayın beni , manyak gibi sürekli bundan bahsediyorum :))




14 Şubat 2018 Çarşamba

Ehliyet Sınavı ve 7. Hafta

1 Hafta önce yaşadığım sinir krizi halinden sonra tekrar karşınızdayım.

Hep bir hafta boyunca size  "şunu izledim , şunu okudum" yazıları yazarım bu geleneği bozmuyorum , geçtiğimiz hafta en çok okuduğum , satır satır ezberlediğim kitap bu ;

1 hafta boyunca sürekli yok ilk yardım , yok motor , yok işaretler derken aklımı kaybettim. Cumartesi günü de bol bol enerji ile gittim sınava girdim. O enerjilerin, o kalemlerin bir sonucu olacaktı , bugün yayınlanan sorulara baktım geçmişim. Eğer gerizekalı gibi kaydırma yapmadıysam geçmişim.

Sınav sonrası da Babaanne ziyareti için kendimizi Gölcük sırtlarına vurduk, devletimizin muhteşem hizmeti olan sadece ve sadece 75 TL ile kullanabildiğiniz Osmangazi köprüsünü kullandık, 1,5 saat içerisinde ulaştık. Geçen sefer gittiğimizde Efki'yi de götürmüştük . Ama bu sefer etrafımdaki tavsiyeleri de dinleyerek Köpek oteline bıraktım. Aklım çok kaldı ama döndüğümüzde mutluluğunu görünce iyi ki bıraktım dedim. Zaten otelin sahibi Nihal Hanım çok güzel  sakinleştirdi , gecenin bir körü fotoğraflar falan istedim kadından. Merak edenler için Tip Top Otel. Sarıyer - Maden'de.
Efki çok oynamış , çok eğlenmiş. Bundan sonra da gözüm arkada kalmadan bırakırım. Çünkü çocuk perişan oluyor bizimle . Hiçte küsmedi , çok mutluydu.

Başka da bir şey yapmadım. Sınavı atlattığım için bir rahatlama vardı , ben de tüm kalan vaktimi La Casa Del Papel izleyerek geçirdim. Benim bir diziye girmem genelde 3. bölümden itibaren olur , 3.bölümde halen daha sıkılıyorsam bırakırım. Ama bu dizi Yarabbi, bu dizi 20. dakika da " Seninle dünyayı soyarım profesör" diye sayıkladım. Çok ama çok başarılı , sevmeyenleri de var ama, ben gerçekten çok ciddi beğendim. 8.bölümdeyim ve her bölümde heyecandan dilim tutuldu. Çok yazıldı , çok önerildi. En son Sibelynka yazınca açılın "ben de izlerim "diye atarlandım . Çok iyi yapmışım. En son 1 yıl önce Sherlock'umun final sezonunu bu keyifle izlemiştim.



Ve 7. Haftanın sorusu : Sizi geren ,endişelendiren bir şey ? Şu ülkede her şey ama her şey. Kimsenin benden farklı cevap vereceğini sanmıyorum hatta . Başka türlüsü olabilir mi zaten ?
Bir  gün manyağın birinin Efki'e zarar vermesinden korkuyorum. Tecavüze uğramaktan korkuyorum. Kıyafetim yüzünden dayak yemekten korkuyorum. Aptalın birinin içip içip gelip beni arabasıyla katletmesinden korkuyorum. Savaş istemiyorum mesela bunu bağıra bağıra söylerken geriliyorum. "AAAAA OLMAZ VATAN SEVGİSİ" diye bağıran birine ; "SEN GİDİP ÖLMEYİ DENE" demek istiyorum ama derken geriliyorum. Eyleme , mitinge giden insanların bir bombayla parçalanmasına kılıf bulanlar var da , eğlenmeye , konsere giden insanları öldürülmesi de var. Geçen gün tiyatroda aynı panik atak hissini yaşadım. "Şimdi bomba patlasa ne yaparız" diye . Bu yazdıklarım çok politik geliyor belki ama inanın hepsinde önce kendimi düşünecek kadar sığ biriyim. Çünkü bu olanlar , yaşanılan şeyler ve ben başıma gelmesinden korkuyorum.
Hasta olmaktan korkuyorum , benim yılda 3 kere Küba'ya gidip tedavi olacak param yok çünkü . Etrafımdaki insanların böyle olmasından ve çaresiz kalmaktan korkuyorum. Bir sabah daha uyandığımda çocuk , hayvan istismarı haberi okumaktan korkuyorum.

Ehliyet sınavım , Efki'nin otel mutluluğu ile başladığım yazı yine bir isyan dalgasına dönüştü. Neyse.
Çok sevdiğim bir Metin- Kemal Kahraman şarkısı ile gidiyorum , şifa niyetine.
Türkçe'de ki en şifalı kelime bu şarkının anlamı bence . " GEÇECEK"




6 Şubat 2018 Salı

Haftanın En B.k Hadisesi

Güzel bir şey olsun diye bekledim yazmak için.
Yaklaşık olarak 3 aydır aktif olarak blog yazıyorum , az çok yazdıklarım ve yaptıklarımdan çıkarım yaparak beni tanımış olduğunuzu var sayıyorum. Kolay mutlu olan biriyim. Zaman zaman çemkirecek şeyler bulabiliyorum , o zaman da zararım kendime , bir de en fazla etrafımdaki insanlara söyleniyorum.
Yarı yarıya biriyim bir yanım hep neşeli , güler yüzlü , diğer yanımda tam bok surat , asabi , agresif. Kimseye hiç bir zararım dokunmadan yaşıyorum şu bok hayatta.
Ben bu çelınç kapsamında yazardım geçen haftanın en güzel hadisesi " Efki hastayım diye yüzünü göğsüme bastırıp uyudu , tüm gece " diye. Ve yemin ederim şunu yaşadığım için kendimi dünyanın en şanslı ve en zengin  insanı hissediyorum. Bir de geçen hafta pokerde arkadaşımdan kazandığım 40 Lira ile Mardin'de bir muhtara köpek maması yolladım, o adamın teşekkür için aradığı zaman ki sesi en güzel hadise benim için.Bana sadece bu mutluluklar yetiyor.
Ama lanet olasıca insan soyu buna izin vermiyor. Geçen hafta ve bugün okuduğum iki haber beni bu dünyadan kopardı. Evet çok acı var , evet insanlar ölüyor , kadınlar işkence görüyor , çocuk tacizleri.
Ama ağzı- dili olmayan , tüm derdi onu 30 saniye sevecek biri ve çöplerden bulacağı, o günü kurtaracak yemek olan bir yaratığa işkence etmek neden ?
Okuduğum o haberleri elbette buraya eklemeyeceğim . Zaten bir daha açmaya gönlüm , kalbim ve ruhum izin vermiyor. Zaten bir çoğunuz okumuştur.
Bu sabah ofiste oturup ağladım. Oda arkadaşımda bana sarılıp ağladı. Aradım annemin enerjisini çektim , ona ağladım
Kalktım markete gittim , ağlaya ağlaya küfür ettim.
Hiç mi sevilmediniz ? Neden bu kadar kötüsünüz ? Ne yaşadınız ?
Tüm dünyayı yakmak istiyorum . Kendimi de içinde . Hiçbir şey yapamadan yaşıyorum şu hayatta.
Acısını bile anlatamayacak kadar masum bir yaratığa yardım edemiyorum.

Hepinizi sabah sabah şişirdim. Kusura bakmayın







5 Şubat 2018 Pazartesi

Kurumsal Haller

Çok ama çok ağır bir kurumsal çalışmaya boğuldum Cuma ve Cumartesi .Çalıştığım şirketin çıkarmış olduğu yeni bir ürün ve bunun tanıtımı için tüm çalışanları her yerden İstanbul'da bir otele tıktık. Sürekli ama sürekli sunum izledim , alkışladım. Boğuldum , bol bol otelin cafesine inip kahveye verdim kendimi. Ama bir yandan da kafamı dağıtma ve ekip arkadaşlarımı bir arada görmek adına çok eğlenceli oldu.

O yüzden tüm vaktim bu kurumsallıkla geçince çok bir şey yapamadım. Cuma günü toplantı çıkışı gece saat 23:00 gibi arkadaşlarımla beraber Selami Şahin konserine gittim. Bilmiyorum daha önce burada bahsettim mi bilmiyorum ama çok severim ben Selami Şahin'i , yazdığı çoğu şarkıyı ( hepsini bilmeme imkan yok ) ezbere bağıra bağıra söylerim. Uzun zamandır da aklımızdaydı , denk gelince gittik. Çok keyifli bir konserdi. (Bu arada Jolly Joker Taksim'den sonra yeni bir yer açmış. Vadi İstanbul'da ve gerçekten çok başarılı, Taksim'deki gibi sıkış sıkış değil rahat rahat dinliyorsunuz. Çok temiz , çok ferah. ) Gece 03:00'te konserden döndüm ve sabah yine kalkıp eğitime gittim.

Tabi bu gidiş- geliş yollar biraz uzaktı , tek artısı Metro yolculuklarında elimdeki kitabı bitirmek oldu. Mehtap Ceyran'ın , Mevsim Yas romanı. Sel yayıncılık tanıtım bültenleri Instagramı kapattığımdan beri mail olarak geliyor. Oralarda mı gördüm yoksa LeylakDalı'nda mı gördüm hatırlamıyorum. Ama iyi ki gördüm. Çok etkileyici , nefesinizi kesen , anlatılan her bir olayın gerçekten yaşandığına kanaat getirdiğiniz bir kitap . Güneydoğu , 90'lı yıllar , kadın intiharları , Hizbullah , darbeden sonra yok olmuş insanlar. Yumruklarımı sıktım çoğu yerde  , gözlerim doldu havaya baktım.

Sonrasında da Suat Derviş'e gitti yine elim. Kara Kitap güzel gözüktü rafta , onu elime aldım.Ama kafa yorgunluğundan çok okuyamadım .

Başka da bir şey yapamadım. Yıllardı izlemediğim The Tudors dizisine başladım , aslında dönem dizisi izlemek istiyordum , biraz da British bir şey olsun istedim. O da iki bölüm izleyebildim.
Bir yandan da ehliyet kursu devam ediyor, ne çok trafik kuralı var , ben bunların hepsini aklımda tutamam , mümkün değil . Gerçi kullanan kimse de aklında tutmuyordur. Neyse bu Cumartesi sınav var, umarım iyi geçer de direksiyon sınavına hak kazanırım. O araba kapıda yattıkça sinir geliyor bana.

Benden Haberler bunlar , sizleri Selami Şahin'in en sevdiğim şarkısı ve şarkıyı en güzel söyleyen ile baş  başa bırakıyorum. ( Hep derim bu şarkıyı dinletip bana her şeyi yaptırabilirsiniz)






İyi Haftalar .

1 Şubat 2018 Perşembe

2 Tane Mim

İki yeni mim ile karşınızdayım , o kadar saçma bir hafta geçiriyorum ki , bugün yazmadıysam kalacak. İlk olarak Sinema mimi efendim ;

* Sinemada ilk izlediğin film?
Bu konuda o kadar utanıyorum ki ; anlatamam. Tamamiyle benim iradem dışında olan bir hadise. Ben çok küçükken İzmir – Balçova’da açık hava sineması vardı , babaannem ve kardeşi sürekli oraya giderlerdi. Annem de bazen benden kurtulmak için ( ki dünyanın en sessiz sakin çocuğuydum) onlarla gönderirdi.O yüzden benim hatırladığım ilk film :Balçova – Açıkhava sinemasında şu aşağıdaki afişteki film. Sonra Demir Somya neden bu kadar duygusal oldu , neden her şeye ağlar oldu . Cevaba gerek var mı blog ahalisi sorarım size . ?


* Film en güzel ....... de/da izlenir.
Kesinlikle bana göre , Beyoğlu Sineması’nda , ya da Maslak Tim Sineması’nda az insan , küçük salon , güzel filmler.

* Film izlerken olmazsa olmazın var mı? Varsa neler?
Sinemada ise sessizlik ve kahve. Eğer evde ise mısır , çekirdek olabilir. 

* Filmi tek başına mı, kalabalık izlemek mi?
Filmde konuşmayacak , soru sormayacak , filme söylenmeyecek arkadaşlar olabilir. Ama ben festival filmlerine tek başıma giderim. Çokta keyif alırım.

* Film izlerken mısır mı, cips mi?
Mısır , film izlemesem de olur her zaman her yerde mısır

* İki boyutlu mu, üç boyutlu film mi?
İki

* AVM sineması mı, sokak sineması mı?
Valla bana kalsa ben hep Beyoğlu Sineması’nda yada Maslak Tim’de giderim , ki genelde de öyle oluyor , ama bazı filmleri AVM Sinemasında bulabiliyorum , evime ulaşımı rahat olduğu içinde gidiyorum. Ama şu Cinemaxiumum salonlarına en son 2,5 yıl önce gittim. Bir su 5 TL , geçen Beyoğlu Sineması’nda bilet 12 TL idi.Bunun adı şerefsizliktir net !!!

* Filmden önce fragmanını izlemek mi yorumunu okumak mı?
Fragmanını izlemek.


Bu mimi yapmayan kalmadı artık , en azından benim tanıdıklarımdan o yüzden burada bırakıyorum.

Diğer Mim ise Yüreğimin İklimi mimlemiş , o sorulara da kısacık cevap verip uzaklaşıyorum huzurlarınızdan .

1- Dünyayı değiştirecek sizce 3 küçük adım nedir?
Adalet ve hoşgörü olduğunu düşünüyorum. Artık birbirimizden olmayana tahhamülümüz kalmadı . 3. Bir adıma kafam basmıyor.

2- Dünyanın daha fazlasına ihtiyacı olduğu şey nedir?
Bakınız 1. Madde. J

3- Okuduğunuz son kitap?
En son Margaret Atwood’un Penolope kitabını bitirdim, şimdi elimde Mehtap Seyran – Mevsim Yas var bitmek üzere olan

 4- İzlediğiniz son film?
En son İspanyol yapım Görünmeyen Misafir

5- Sizin değişmenizi sağlayan bir hatanız?
Çok değişen biri olduğum söylenemez ama kendimi kandırmamak galiba ,hayatta aldığım en büyük ders. Kendimi çok kandırdım ve canım çok acıdı. Şimdi o acıyı baştan göğüsleyip kendimi kandırmıyorum.

6- Sözcükleriniz eylemlerinizle eşit midir?
Net öyledir. !

7- Gurur duyduğunuz bir başarınız?
Yok. Daha önce de belirttim, en fazla bir köpeğe annelik yapmaya çalışıyorum bence o bana bakıyor , buna karar verdim. Az çok belki işimde iyiyimdir. Sayılıyorsa bunu sayabiliriz.Ama aslında ;



8- Hayattaki öncelikleriniz nelerdir?
Önceliğim ailem.Ama bu aile geniş ben de ; kardeşim , annem değil yani sadece , 2 yakın arkadaşım , Efki’m, diğer arkadaşlarım.


9- Kendinizin beğendiğiniz 5 özelliğiniz nelerdir?
İstikrarlı biri sayılırım , vicdanlı biriyim , empati yeteneğim yüksek , sıcakkanlı olduğumu söylerler ,Valla başka yok.

10-  Geçen haftanın en güzel olayı nedir?
Hayatımda ilk defa araba sürdüm , “kesin korkucam , kesin yapamayacağım” diye ağlarken. Sanki daha önce kullanmış gibi oturup , arabayı hareket ettirdim. J

Beni mimleyen Yüreğimin İklimi’ne teşekkür eder , bu mimiSaçaklı’nın üstüne fırlatırım.