30 Kasım 2017 Perşembe

Saçlarım Lüle Lüle

Akşam elimde telefon New York'taki davayı takip ederken uyuyakalmışım. 
Bu yaşadıklarımıza inanamıyorum diye bir cümle kurmak isterdim de , şaşırmıyorum . Fakat şaşırdığım şu var nasıl halen daha o koltuklarda oturuyorlar ve nasıl bu adamlara inanan bir güruh var. 

Tabi ki politik analiz yapamayacak kadar bilgisizim bu konuda. Bilgim şu ; bunların hepsi dolandırıcı. Ve yargılanıyorlar. Bu kadar. 

Neyse yazacak bir şey bulamadım diye , sağa sola sataşırken . Saçaklı "saçlarım lüle lüle yaz" dedi.
Evet saçlarım lüle lüle ama gel bir bana sor. 
Kabarması bir dert , bakımı, kurutması , uzaması . Ve tabi ki dökülmesi . Bir de sorarlar bana ( Efki'yi kastederek) " çok tüy döküyor mu ? " diye . Ben daha çok döküyorum. Çocuğun suçu yok. 
Uzun zaman kısa kullandım. Kısa olunca düzleştirip bir kaç gün idare ediyordum. Şimdi düzleştiremiyorum. Üşeniyorum . Kıvırcığı fazla. Uzadı. Her sabah ıslatmak zorundayım. Denemediğim saç bakım kremi , köpüğü , bir şeyleri kalmadı . Ama her sabah tekrar şekil vermek zorundayım . Kurutmak ayrı bir işkence , havalar soğuduğundan beri başım ağrıyor benim.

Bir de o kadar fazla saçım yok ama nedense dünyanın en zor şeyi ona şekil vermek. Ay konuşurken bile sinir basıyor. Bu sabah mesela uyandım geç kalmışım , saçım düz olsa tarar çıkarım demi. Ya  da akşam taradığım saç yeter demi. Olur mu ? Kıvırcık saçlıyım ben , her bir teli kendinden bağımsız hareket ediyor. İşe nasıl yetişeceğimi düşünmeden saçlarımı ne yapıcam diye düşünüyorum . Bir ara şekil vermek zorunda değilim diye gaza geldim Olmadı. O halini gerçekten anlatamam.

Hiç bir zaman rahat ettirmez bu saç insanı. Bir yok kıvırcık saçlı kadınlar öyle , yok hep kuaförden çıkmış gibi methiyeler düzerler. Benim saçım onlardan değil kardeşim. Her sabah ama her sabah en iyi ihtimal 15 dakika gidiyor. 

Bir de 1 aydır , kestirmeyi düşünüyorum . Kuaförde kesmiyor . Çok güzel kesemem diye . Bir de iki ay önce uçlarında tam 3 cm kestim ( evet kendim kestim ) bildiğin daha beter kısaldı saç. 3 cm ulan nasıl bu kadar belli olabilir. 

Neyse. 
Özetle : Saçlım kıvırcık ve ben onlarla yaşarken çok zorlanıyorum. 

29 Kasım 2017 Çarşamba

Şarabın Gazabı

Hafta içi  , haftanın daha 2. günü falan demedim dün akşam büyük bir alkol denizinin ortasına soktum kendimi.Gecenin sonu çok fazla yok ben de . Koca koca boşluklar. Beni eve bırakan arkadaşıma " ben ölürsem 40 gün üzülün , hakkıyla matem tutun " diye baskı yapıyormuşum. 

Allah'tan yanlarında rahatlıkla içip dağıtabildiğim 2 arkadaşım var. Çok büyük bir lüks. 

Sabah uyandığımda yapmam gereken herşeyi yapmış olduğumu fark ettim .Dişlerimi fırçalamışım , makyajımı çıkarmışım , kıyafetlerimi dolaba yerleştirip , kirlileri banyoya götürmüşüm. Efki'nin yatağını annemin odasından , kendi odama taşımışım. Üstüne üstlük sağa sola mantıklı mesajlar yollamışım. "sabah gecikicem , sen eve gittin mi ? , yarın ki işin sonucunu mesaj at önce " . Nasıl olabiliyor bilmiyorum. En son bu kadar hatırlamayacak derecede sarhoş olduğum 7-8 sene önceydi.

Sabahta kalktım ehliyet kursuna yazıldım. Ehliyet başvurusuna yarı sarhoş ve hangover gittim zaten . İş yerindeki arkadaşım " sen ehliyeti alınca zaten ilk hafta kaptırırsın " dedi. Eğer ehliyetimi alabilirsem , ve araba kullanmaya başlarsam asla ve asla damla alkolle bile o direksiyona oturmam , bu konuda o kadar eminim kendimden. 


Akşam gidip spor yapmam lazım yoksa bu uyuşukluk çıkmaz benim üstümden. 
Neyse ben bu yazıyı hiç bir yere bağlayamıyorum . 
Akşam gidem spor yapam , Efki'yi mıncıram , kitap okuyam .

Günün Bilgisi de şu olsun ; İçki içmeyi seviyorum ne yapayım :) 


28 Kasım 2017 Salı

Travmalar , travmalar

Günün bilgisi : Travmatik insanım ben.

Valla öyle tüm hayatımı , özelliklerimi , nefret ettiklerimi , sevdiklerimi , zevklerimi hayatımdaki travmalar belirler. 
Mesela en yakın arkadaşım , dostum , sırdaşım olmasına rağmen annemle ilişkimi çocukken , hem de çok küçük bir çocukken ailesi yüzünden yaşadığım travmalar belirledi. Çocukluk falan ama ben şimdi 31 yaşında bunun için psikayatriste gidiyorum öyle travmalar 

Gerçi şurada bir dipnot vereyim , doktorum " Türk kadınlarının genelinde bu problem var , aile tarafından sevilmek için bir şey yapması gerektiğine inandırılmış , " sınıfını geç sevelim, hanım hanımcık ol sevelim , misafire çay koy sevelim , okulu kazan sevelim " gibi problemler yaşıyor , o yüzden normal bir süreç " dedi.  

Meşhur aile problemlerim yüzünden mesela , gecenin bir yarısı kapıyı biri anahtarla açtığı zaman titreyerek uyanıyorum yataktan . 

Çocukluk travması yüzünden Nivea ruj biriktiyorum. hani şu dudak balmları var ya , onlardan tam tamına 48 tane var. 1,5 yıl önce tanıştığım ve bu travmamı sadece ona  anlattığım en yakın arkadaşım olan kişi geçen sene yurt dışından 10 tane Nivea ruj getirdi ve " senden geri almıyorum , hepsi senin artık bunların peşinde koşma " dedi de geçti mesela .

İlkokul'da trafik kazası geçirdim ben . Büyük bir kazaydı . Kendisi bir çok travmamın nedeni oldu. 
Karşıdan karşıya geçmek benim için çok ama çok ciddi bir problem halen daha. 
Gerçi iyi bir travması da kitap okuma alışkanlığım oldu. Şöyle zaten okurdum da , kazadan sonra uzunca bir süre yatağa bağlı kaldım. Ve ayağımdaki alçılar , yürüyememe durumunu fark etmek ağlama, korkma krizlerine yol açıyordu. Ben de okumaya başladım. Okuduğum kitabın içine o kadar giriyordum ki , unutuyordum. Şimdi ne zaman unutmak istesem kitaplara sarılırım. Ve tabi ki çocukluk alışkanlığı olarak kitap okumak hayatımın merkezine oturdu. 
Ve tabi araba kullanamama hali , 2010 senesi bir hışım ehliyet kursuna yazıldım , direksiyon sınavında , ( hayal edin ) bağırarak direksiyona vurmaya başladım. Yanımda ki kurs görevlisinin halini anlatmak istemiyorum. 

Şimdi uzmanı olduğum ( uzman dedim kendime buradan sonra okumak istemezseniz anlarım ) işte mesela , bir kere yaptığımız bir tarih hatası para kaybına neden olduğu için , iş sonuna kadar sürekli tarih kontrolü yaparım . Ve her projede kalp krizi ile dolaşırım ortalıkta. 

Bunlar kendi hayatımın travmaları bir de , sevgili ülkemin verdiği travmalar var. Sırt çantalı - sakallı birini gördüm mü sağ gözüm seğriyor. Polis gördüğüm zaman "aha alacaklar beni" travması . Her İstiklal Caddesi'ine gittiğim de " gaz mı kokuyor , gaz kokuyor , bugün bir şey mi var ?" diye bacaklarım titriyor , ay yazın açık hava tiyatrosunda , üstümüzden 2 tane helikopter geçti diye oyun boyunca ağladım ben . 

Daha da yazabilirim  . Neden Vedat Türkali , Sezgin Kaymaz çok seviyorum , neden Çeşm-i Siyah duyduğumda ağlıyorum . Neden aile inançsız biriyken ben Hızır Orucu tutuyorum . Neden sabah kuzenim , amcam , halam aradığında telefonu açamıyorum falan filan . 

Neyse sanırım  salatalık travması olan bir salakla veda edeyim. 
Ağzına alıp , bekliyor , yemiyor. Neden bilmiyorum. 








27 Kasım 2017 Pazartesi

Aile Büyüklerim

Ne güzel hafta sonunu yiyerek geldim. Babaanne ziyareti için şehir dışına çıktım. Son dakikada evin tüm fertleri gelmek isteyince çocuk açıkta kaldı. Mecbur aldık onu da arabayla Kocaeli'ne doğru yola çıktık. Yavrucum sürekli ayaklarının üstünde durmak istiyor. Duramıyor. Bu goldenlar güya dost canlısı , oyun delisi köpeklerdi. Benim ki gördüğü her köpeğe saldırıyor. Bir lokmada bunu parçalayacak köpekler susup izlerken , Efki delirmiş bir şekilde hırlıyor. Baş etmekte zorlanıyorum, yine de çok seviyorum. Hayvan sever bir ailem var çok şükür , halam , kuzenler sevdiler . Babaannem zaten - köyde büyüdüğünden diye yorum yapabiliyorum-hareketlerinden ne istediğini anladı Efki'nin.

Galiba ben de ki hayvan sevgisinin temellerini babaannem ve dedem atmış . Hiç korkutmadılar , sevdirdiler , ve bir önceki postta belirttiğim gibi köpeklere karşı aklımı kaybetmem dedemden olabilir.

Tabi genetik olarak çok fazla özelliğimi onlardan aldım.
Mesela yüzüm dedeme (geniş alın , küçük gözler , ten rengi ) , fiziğim babaanneme benzer ( geniş basenler , çıkık bir kalça, tombul bacaklar ) . Sonra huylarım var ; aç kalınca oluşan o cinnet hali , aklıma geleni ilk anda söyleme , sürekli atarlı ergen halinde dolaşmalar , sürekli panik halinde tuvalete gitmem, hazır - cevaplı oluşum babaannem. Kurallara bağlı olmam , ( asla metroda sarı çizgiyi geçmem mesela ) dakik olmam , az az ama sık sık yemek yemem , biraz arsız olmam ("amannn dünyanın sonu değil yaa" diye çok konuşurum ) ve tabi ki ağır ölçülerde kindar olmam bunlar da dedemden aldıklarım.
Dedemi 3 yıl önce kaybettim. Babaannem halen daha bizimle , hasta ama bizimle. Ve halen daha çok komik. Halen daha aklına ilk geleni söyler. Çocukluğum onların yanında geçti.
Anne tarafımı görmedim pek çocukluğumda , sonrasında da ne onlar beni sevdi ne ben onları. Onların beni sevmeme nedeni şuydu ; Annem %100 Azeri , babam %100 azeri olmadığı için beni başka ırktan gördüler. Evet bu! Valla bu. Diğer teyzemde Artvin'li ile evlenmişti onun kızını da sevmediler " Özümüzünkisi değil" diyorlar arkamızdan . Biliyorum.

Garip gelmiyor ( Dayım hariç ) hepsi kötü kalpli insanlar. Annemin de zaten tek özelliği yok onlara ait . Çok şükür.

Günün Bilgisi : Dedemi ve Babaannemi çok seviyorum.



24 Kasım 2017 Cuma

Kahramanlarım

Doğu'nun küçük bir ilinde lise okuyunca ve geniş ailemin bir kısmı halen daha orada olunca , herkes kim olduğumu , kimin kızı , yiğeni olduğumu biliyordu.

Ve sevgili Edebiyat öğretmenim Ahmet , benim aileme tam zıt olan bir politik görüşteydi. Dayımdan da ölesiye nefret eden bir babası vardı. Her edebiyat dersinde kafayı bana takardı. 
Kompozisyon sınavında 20 verdiği ödevim yarışmada 1. oldu. 100 alacağım kağıda 50 verdi . Sözlüme 20 verdi. Edebiyat bilgi yarışmasında 1. oldum. 

Sonra bir de Matematik öğretmenim Öner. Bunların zaten dayım ve babamla gırtlak gırtlağa kavgaları varmış ,3 dersin ikisinde beni sınıftan attı. Sayısal öğrencisi olarak ben tek satır matematik bilemedim.

Böyle de muhteşem insalardı. 

Şimdi buradan bana şairleri tanıtan , okumaya kitabım ve alacak param yokken , (tesadüfen onda olurdu istediğim kitaplar !!! ) sinema biletimi alan , her maçta iddiaya girip bana yemek ısmarlayan , ama tek kelime coğrafyadan anlamayan öğrencisini bağrına basan sevgili Coğrafya öğretmenim Turan Güven'in 

Ve ben liseye giderken , matematikten zerre anlamazken sınavdan iki önce ağlarken , bana matematik öğreten ilk okul öğretmeni olan canım dayımın öğretmenler gününü kutluyorum.

17 yıldır , 17.kez. 

Günün Bilgisi : Bahsi geçen öğretmenler  gerçek kahramanım 

23 Kasım 2017 Perşembe

EFKOŞ

2003 senesinde aile problemleri yaşarken ( bu aile problemleri hep devam etti) oldukça ağır bir depresyon geçiriyordum. Bir psikiyatriste gitmeye başladım 3. Seans bittiğinde , yaşadığı apartmanda bakılamayan bir Sibirya kurdu getirdiler benim bahçeme. 5. Seansta doktorum “ Benim yapmam gereken her şeyi Rex yapmış “ dedi. Yürüyüşe çıkmaya başladık , üstümü başımı düzelttim. Onu sevmek isteyenlerle diyaloglara geçmek zorunda kaldım. Ufak ufak adımlarla ,hayata döndüm . Rex sayesinde.

Sonra bunu gören dedem durur mu yapıştırdı bizim bahçeye ,2 adet barınakta dayak yemiş  Rottweiler, sonra annem de ben evladımı daha çok seviyorum diye bir sokak çocuğu getirdi. Oldu mu 4 adet. Bir gün dedem karşıma geçti “ bunlara bakabilmen için çalışman şart , para lazım yoksa bakamayız” dedi . Ve ben aylarca reddettiğim iş arama sürecine girdim. Böylece dedemin ve annemin beni normal hayata kazandırma operasyonu başarı ile sonuçlandı.

Yaklaşık olarak 7 yıl  beraber yaşadık bu çocuklarla ,hakları çoktur bende. Sonra yavaş yavaş gittiler. Kalp ağrısı ve güzel anılarla.

7 yıl sonra bizim aile problemleri tekrar çıkınca , biz başka bir eve taşındık. Ben zaten delirmişim “ sorumluluk istemiyorum” diye almadım eve hiçbir çocuğu. Sokaktakilerle oyalandım , onun bunun yanındakileri sevdim. 


Sonra annem sürekli sokağa atılacaklara yuva bulmayı görev edinince , bana şu fotoğrafı gösterdi. “ Buna evde bakamıyorlar , ne yapalım “dedi . Halen içime oturur bu fotoğraf . Delirdim , ağladım . İstanbul’da bizim eve çok uzak bir yerde , gecenin bir yarısı gittik getirdik. Bahçede kalmasını istedi annem , 1 ay sonra benim odamda yaşamaya başladı. Benim odama geçiş yaptıktan sonra bir gece annem zorla kendi odasına sokarken yakalandı. Mutfağa girmesin dedi , sonra köşelerde kendi çatalıyla fıstık ezmesi yedirirken bulduk. Derken şu anda evin her bölümü ona ait. Evin bebeği ,çocuğu , şımarığı . Benim de kalbimin sahibi.


  Adı :Efki .  Kürtçe ; sen kimsin demek . Getirdiğimiz ailesi kürttü . Biz de değiştirmedik. Soranlara açıklıyorum. Kimisi” Sen kürt değilsin” tepkisi veriyor , kimisi de “ çok güzel iyi ki değiştirmedin” Ben çok sevdim duyduğumda . Zaten ben ne isim verirdim bilmiyorum. Efki şahane isim bence.!!!

Terk edilmesinin nedeni çok acıklı aslında. Çok paylaşabileceğim bir şey değil. Yaklaşık olarak 10 ayı tamamladık. Onsuz uyuyamıyorum. 2 yaşını yeni bitirdi.

Hiçbir eğitim veremedim maalesef çünkü, şu şekilde baktı mı sesimi falan çıkaramıyorum. Ama kendi eğitimini kendi verdi.Tuvaletini eve asla yapmıyor,sofraya veya sehpa üzerindeki hiçbir şeye ulaşabileceği yerde de olsa saldırmıyor. Gece belli bir saatten sonra yerde yatıyor,yataklara çıkmaktan hoşlanmıyor , kucağıma alıp denemişliğim var ama sıkılıyor. Kendi istemezse sevdirmiyor. 

Geldiği günden beri hayatım değişti , ben değiştim. Tüm yaralarımı sardı iyileştirdi. Tüm sinirimi , stresimi aldı. En kötü olduğum gün bile yatağa tırmanmaya çalışmasına gülerken buluyorum kendimi. Tek kişilik yatakta beraber yatıyoruz , ki kendisi yayılarak uyur , bir gün bile sıkışmadım , " ayyhh uyuyamadım" demedim. Geldiği güne her gün ,her an şükür ettim.
O gelmeseydi , ben çok üzülürdüm. 


Günün Bilgisi : Şu çocuk için hayatımı verebilirim. Saniye düşünmeden hem de. 

22 Kasım 2017 Çarşamba

Murat Boz Şapkası

Yaklaşık olarak 17 yıllık arkadaşım belli periyotlarda , şirket eğitimi için İstanbul'a gelir. 
Her geldiğinde de alış veriş merkezi gezmek ister. Ve her defasında "Ne olur gir , gez ben gelip seni alayım" diye yalvarırım. Ve zerre başarılı olamam.
En son geldiğinde ufak bir sinir krizine girdim. "tamam" dedi.
Şimdi yine gelecek , ve diyor ki ; "Klinik mağazasına gidicem pudra alıcam , kokoreç ve midye yicem , bir de Murat Boz şapkası"  ar yu kiding mi ? 
Defalarca anlatmaya çalıştım , " ben alış veriş yapmayı sevmiyorum , avm sevmiyorum , Taksim'e artık akşamları gitmiyorum " . Anlayış gösterdi mi ? Hayır.
Anlamadı.
Zaten benim için gelmemişsin ve seninle gezmemi istiyorsun. Ve nefret ettiğim bir şey için. Ve eminim 8 saat gezip , hiç bir şeyi beğenmeden " Antep'te daha güzel " diye söyleneceksin.
Neden beni sürüklüyorsun peşinden. Bana yazık değil mi ?

Ayrıca Murat Boz şapkası ne ya . 
Niye Murat , niye Boz , niye onun şapkası.

Günün Bilgisi.: Alış- veriş yapmaktan nefret ediyorum.