Yine koca bir hafta sonundan ( Yaklaşık olarak 2 saat
kadar ) sonra haftaya başladım.
Cuma günü yaşadığım Hangover’dan sonra akşam
eve gidip nasıl uykuya geçtiğimi hatırlamıyorum. Cumartesi’de kalktım tek
başıma tiyatroya gittim. Bayaa olmuş Reşat Nuri Sahnesine gitmeyeli. Oyundan
1,5 saat önce gidip , kitap okudum. İlk önce oyunu anlatayım sonra kitaba
dönerim .
Kahvede Şenlik Var ; Sabahattin Kudret Aksal’ın
yazdığı kadın – erkek ilişkilerini anlatan bir eser. Bu sene de Şehir
Tiyatroları tarafından sahnelendi. Ben yine 15:00 matinesine gittim , iyi ki öyle yaptım 60 yaş üstü geliyor o saatte genelde , ve tiyatro oyununu izlemeyi
çok iyi biliyorlar. Hepsi telefonunu kapatıyor , bakın sessize almıyor
kapatıyor. Oyun aslında metin olarak durağan fakat iyi bir reji ile oldukça
hareketli anlatılmış , kesinlikle
sıkmıyor. Ertan Kılıç’ı daha önce birkaç oyunda daha izlemiş ve çok
beğenmiştim. Bu oyunda da alkışı kesinlikle hakkediyordu lakin neden cilveli ,
kibar bir kadını sürekli ince çocuk sesiyle oynuyorlar bunu anlamadım. Son 2
tiyatro hezimetimi dikkate katarsak başarılı bir oyundu efendim.
Gelelim kitaba ; geçen ay Sezgin Abi , İstanbul
söyleşisine geldiğinde tavsiye etti bu kitabı bana . Ben de hemen alıp okudum .
Özlem Ünaldı – Ah .Nasıl anlatsam bilemedim ama incecik bir kitap , her sayfada
mı gözlerini doldurur insanın. ? Hele ki ; hayata küsen bir kadının bir
köpek sayesinde yaşama dönmesini anlatınca , bildiğin hıçkırdım. Çok anlatmak
istemiyorum ama sanmayın ki , böyle cıvıl cıvıl bir kadına dönüşüyor , olduğu
kadını çıkarıyor diyeyim de siz okuyun. Bu kitabı lütfen okuyun , şiddetle
tavsiye ediyorum Allah aşkına okuyun.
Sonra da eve gelip 1 bölüm daha Black Mirror izledim.
Fakat 4. Bölüm ne güzel bölümmüş. Onda
da ağladım. İlişkiler ile ilgiliydi ve gerçekten çok etkileyiciydi. Hep kendimi
sorguladım . Ben ilişkimin süresini başta bilmek ister miydim ? İsterdim diye
cevap verdiğimde dizi öyle güzel cevap verdi ki . Bir de karşılıklı güven duygusundan
çok güzel bahsetti.
Pazar günü de Suat Derviş’in – Fosforlu Cevriye
kitabına başladım. Bu okuduğum 2.Suat Derviş kitabı ve çok sevdim. Dili ,
kurgusu çok başarılı yine . Filmlerini izlediğimiz Fosforlu Cevriye ‘nin neden
fosforlu olduğunu daha iyi anladım. Ve tabi ki şarkının sözlerini. Bitireyim
daha detaylı yazarım.
Şimdi ise gelelim çelınça . Yılın 3. Haftası olması
dolayısıyla 3 soruyu birden cevapladım. Sonra her hafta birini yazarım.
1. Hafta: Nelere şükrediyorsunuz?
Abarttığımı düşünenler olabilir ama son 1 yıldır ilk şükürüm
Efki’ye. Geldiği her güne şükrediyorum. O olmasaydı ben şu anda , şu satırları
bile yazamazdım.
Bunlar dışında , ben şükretmeyi de 1 yıldır öğrendim. O
yüzden buna öğrenebildiğime de şükrediyorum.
Sağlıklı oluşuma , her evden çıktığımda tek parça eve
dönebilmeye , Anneme , kardeşime.
“Çok açım yemek yapın , şarap açın “dediğimde hazır sofraya
oturduğum arkadaş sofrasına.
Bir trafik kazası ve ağır bir hastalık geçiren bedenimin halen daha ayakta ve sağlıklı oluşana.
Bir trafik kazası ve ağır bir hastalık geçiren bedenimin halen daha ayakta ve sağlıklı oluşana.
Vicdanlı biri olmama
, kitap okuma alışkanlığıma .
Ve tabi ki arkadaşlarıma . Benden başka birinin arkadaşı
olsalardı çok kıskanırdım.
Sezgin Abi’ye tabi ki , Kün kitabının hayatıma girdiği güne
.( ki şükretme kelimesini , anlamı ile birlikte kendisi soktu hayatıma )
Eski şirketime
girdiğim güne şükrediyorum. Bacağımdaki dikiş izlerine .
2012’de blog açtığıma , ve o mantar pano etkinliği ile
şahsıma gönderilen , bir köpeğin tren raylarına çıktığı anın fotoğrafına ve o
fotoğrafı bana yollayan turuncu saçlı
gadına.
Henüz şükretmediğim, fakat şükretmeyi beklediğim bitişler ve
gidişlere
2. Hafta: Evim/yuvam dediğiniz yer hakkında yazın.
Sonra yavaş yavaş , yemek yapmayan , eşyaları atan bir kadın
oldu. Yıllardır halı olan bir ev nasıl olur onu merak ediyorum. Eskiden ufak
ufak kilimler vardı, Efki’den sonra onları da attı. Ayağı kayıyordu çocuğun.
Canı isterse yemek yapar , istemezse yapmaz. Temizlik haftada 1 gün ,1 saatlik bir
eyleme dönüştü. Efki’den sonra zaten tamamiyle bıraktı. Önemli olan Efki’nin
rahatı. Keyfi . O yüzden ev şimdi yuva oldu. Aman bozulur korkusuyla
giremediğim bir oturma odası ,şimdi keyifle kitap okuduğum yer oldu.
Bir de çok yakın arkadaşım evi var , kendi evim olarak
gördüğüm. Yedek anahtarı ben de. Sevgilisi ile birlikte yaşıyor , ki sevgilisi
de diğer bir yakın arkadaşım. Oraya gittiğimde de aynı rahatlığı yaşıyorum . İstersem
koridorun ortasında elimde bira ile çöküp dedikodu yapıyorum , istersem içip
bana ayrılan oda da üstümü ,birinden birinin örtmesini bekleyerek sızıyorum.
Yuva dediğimiz şey böyle bir şey.
3. Hafta: Daha çok/sık yapsam
dediğiniz 5 şey.
Aslında şu anda yaptığım şeylerin bir çoğunu yaşadığımı
hatırlamak için yapıyorum. Mesela tiyatroya gitmek , mesela spor yapmak .Dağ
başında bir yerde emekli hayatı yaşasam ihtiyacım olmaz bunlara. O yüzden
bunları daha sık yapsam diyemiyorum.
Ama keşke daha fazla kitap okuyabilsem . Efki ile daha
çok koşabilsem. Sadece şu ikisi için daha çok vakit isterim.
Diğer hafta yeni bir soru ile çelınçta görüşme
dileklerimi sunarken , daha önce tekrarladığım bir şeyi fotoğrafla kanıtlamak
istiyorum. Bir köpeği boynundaki tüyler kadar ne huzur verebilir insana.
Evin bölünmez bütünlüğü ve çamaşır suyu ahahhahhha :D
YanıtlaSilYaşasın annelerin domestik isyanı <3
Yaşasın !!!!!
Silburaya da nazar duası gelecek... ahhahhaha hay allaaaam :)))
YanıtlaSillisedeki arkadaşlıklarım tam da dediğin gibi, koridorda elimde bira sahnesine dönüşecek sanıyordum olmadı... farkında olmadan üzülüyorum sanırım buna. evinde o denli rahat olabileceğim kimse yok sanırım. gidip bi yerlerde içerleneyim...
Koridorum emrine āmāde. Aynı zamanda bahçem de , odam da , banyom da , mutfağım da . ( Mutfağım da bir kase cevizde )
SilKöpekli fotoğraf ne güzel ya,o ne güzel bi sarılma öyle ! Nazar değmesin,mutluluğunuz daim olsun:)
YanıtlaSil4. Bölümü ben de sevdim bu arada. Bi de tiyatrolardan ve atmosferden,öncesinde kitap okuduğun ortamdan hep bahset hatta daha uzun uzun bahset olur mu? Tiyatroyu hep çok sevdim ama Istanbul'dayken para ve zaman sıkıntısı bahanesiyle uzak durdum. Şimdi de zaten Türkçe tiyatro yok çevremde. Bi kere baleye bi kere de Ingilizce doğaçlama tiyatroya gittim. Dil engelinden öte, kültür farkından dolayi uzaklastim tekrar. Neyse işte kısacası o ortamı severdim. Okumak çok güzel oluyor:)
Umarım , biraz da uslu olsun diye temenni kabul edebilirim.
SilTabi ki bahsederim , zaten o atmosferleri çok sevdiğimden dolayı erkenden gidiyorum , tiyatro salonlarına .
Okuduğun için de ayrıca teşekkürler :)
ne güzel o sondaki foto yaa :)
YanıtlaSildeğil mi ?
Silben de çok seviyorum kurban olduğumu :)
Efki çok tatlı yaaa, ben ki korkuyorum benim bile sevesim geliyor. :) Evin bölünmez bütünlüğünü ben de kendi evimde uyguluyorum ama önce dağıtıp sonra bölünmez bütünlüğe geçiş var bende. :D
YanıtlaSilgel sev bir gün ablası çok isteriz.
SilBiz de dağıtamazsın o evi. Asla , zinhar evde her şey aldığın yere bırakılır. :)
Tabi bu eski zamanda kaldı. Efki tüm dengeleri bozdu