Acıların kadını sıfatımdan sıyrılıp , entellektüel kadını halime dönüşebilirim bence .
Dün akşam çok sevdiğim bir arkadaşımın bana hediye ettiği , Akciğer oyununa gittim.
Moda Sahnesinde .
Engin Hepileri ve Nergis Öztürk oynuyordu.
Biraz torpilli bir hediye olmuş , çünkü arkadaşım Engin Hepileri hastasıydı.
Neyse efendim , çocuk sahibi olmak isteyen bir çiftin hikayesi vardı sahnede .
Çok ama çok başarılıydı . Nergis Öztürk hele hayranlıkla izledim. Ve kendimi o kadar çok gördüm ki anlatamam. O delirmeler , o hesap sormalar , o sorgulamalar tam benim tepkilerimdi yaptıkları .
Oyunda herhangi bir dekor yok , zaman yok , ve ara da verilmedi yaklaşık olarak 1.5 saat boyunca zamanı ve mekanı sizin hayal gücünüze bırakan bir oyun.
İlişkiler , doğanın durumu , Evlilik , çocuk sahibi olmak , aldatmak herşeyin ama herşeyin sorgulamasını yaşatıyor size. Gerçi ben mevcut sorgulamaların içine düşeli çok uzun zaman olduğundan , çok yadırgamadım ama yine de başka bakış açıları verdi.
Mutsuz ve umutsuzluğun içine boğulmadan , okuyarak , öğrenerek , bu bataklıktan kendilerini çıkarmaya çalışan iki insanın aslında birbirini kaybetmemek adına verdiği mücadeleden bahsediyor.
Tabi oyunun en güzel süprizi benim için , kapıda Mine Söğüt'ü görmem ve koca salonda benim yanıma oturması , başımı O'nun omzuna yaslamam ve çıkışta bana sıkı sıkı sarılması oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder